Kayıtlar

Mayıs, 2024 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Boş, Bomboş.

Sokakta, bir dilenci çocuk veya biçâre bir adam görürüm, sonra da "Aha işte bak, birkaç on yıl sonraki hâlin budur." derim. Geçtiğimiz günlerde de "hakkını alamamış bir şair" gördüm, yetmişli yaşlarını aşmış bir şair... Ve o da, ilk gençlik çağlarından beri, bugünlere gelene değin şiir yazıyor olsa da, başarıya ulaşamamış... Belki yazdıkları başarılı idi, bilmiyorum... Fakat bir okuyucu kitlesine, şöhrete erişememiş. Bu gibi insanları görünce, niyedir, hep, onlarla aynı kaderi paylaşacakmışım gibi gelir... Hiç umudum yok!.. Bundan dört gün kadar önceydi, 24 Mayıs 2024'te, saat 14.00 sularında, Türk Ocakları Ankara Şubesi'nde, Dîvanu Lugati't Türk hakkında bir konuşma yapacak olan, hocam Prof. Dr. Feyzi Ersoy'u dinlemek üzere, biz, konunun ilgilileri, toplanmıştık. Hakkı teslim edilmemiş yaşı ileri şair de oradaydı. Heyecanla, konuşmanın bitmesini bekliyor, ellerini durduramıyor, sabit tutamıyordu. Program bitmek üzereyken sahneye fırladı. Şair delili...

Gece Saat Üç Buçuk

Saat 02.35, oda arkadaşım Serhat, beni uyandırdı. Horluyormuşum. Oysa ki zar zor dalmıştım uykuya... Neyse, uyandım, kafamda çok değişik, çeşit çeşit imgeler... Zihnimi kontrol edemiyorum. Aklımdan neler geçtiğini, size şöylece özet geçeyim: "Eskilerde, vakitlerin birinde, acaba kaç farklı kişi, bir dağın üçgene benzer silüetini uzaktan seyretmiştir? -Bu, kendi kendine konuşma olayı devam ederken, zihnim hemen başka bir şeye atlar, ve bu böyle sürer gider.- acaba sağ yanağımdaki, yani yüzümün sağ tarafındaki, çeneme doğru uzanan sakalımda seyreklik mi var? Seyrek mi sakalım, yüzümün diğer tarafındaki, ama yine hemen aynı bölgesindeki kıl topluluğuna kıyasla?.. -Hemen, peşisıra, bir başka şeye atlanır. Bu durum o kadar rahatsız edicidir ki, öyle bir hızda cereyan eder ki, nihayet, aklımı kaçırmışım gibi bir hissiyata düçar olurum. Kendime yabancılaşır, huzursuzlanırım, soğuk terler dökerim, üşürüm, midem bulanır, öğürürüm, çok zorlanmışsam kusarım. Ölmekten beter olurum.-" Bi...

Nâçârlık

Yeni eserlere gebeyim, fakat bir taraftan da hiçlik/acizlik kuşatıyor zihnimi. Bu haleti ruhiyenin insan bedenine tesirini bir tek benim durumuma düşenler bilebilir.

Aman Allah'ım, Dehamı Kaybediyorum!..

Filozof olmak için, yazar ve şair olmak için, hür düşünebilmek için ve yıkmak için yani, aylak olmak lazım gelir. Kendimi test ediyorum; kendimi, Eylül 2023 tarihinden önceki hâlimle sürekli karşılaştırıyorum... Ve görüyorum ki dehamın üzerine bir sis bulutu çöktü. Zekam, bu eğitim sürecinin içerisinde adeta zayıflamaya başladı. İlhamım kesildi, kendime has cümleler üretememeye başladım, eskisi gibi düşünemiyorum, odaklanamıyorum, yazamıyorum ve söyleyemiyorum.  Hemen her şeye karşı içimdeki tüm bağlılıklar kopuvermiş. Eriniyorum, obsesyon sahibiyim ve saatlerce bağımlı olduğum şeyle uğraşıyorum ve sadece ama sadece, savruluyorum. Bir tek net olarak, bunların bilincindeyim. Bu sürecin böyle gittiğinin bilincindeyim. Bu durumu değiştirmek ise hem çok kolay, hem çok zor.