Necati Demir'e Mektup
20.04.2024
Pek
saygıdeğer hocam, Necati DEMİR;
Nasılsınız?..
Umarım iyisinizdir…
Bendeniz,
Serhat ÖZTÜRK. Artık bu isme biraz olsun aşinasınızdır. Fakat niçin aşinasınız?
Sebebi şudur: istikametimiz aynı. Eskiden daha az ortak noktamız vardı. Fakat şimdi
öyle değil… Misal veriyorum, ikimiz de Karadeniz kökenli ailelerin çocukları
idik. İkimiz de kendimizi “Çepni” diye tanımlıyorduk. Fakat artık ortak
noktalarımız bu kadarlığıyla sınırlı değil. Artık eskisinden daha fazla ortak
noktamız var. Aramızdaki tek fark, sizin benden daha önce doğmuş oluşunuzdur.
Artık ben de Gazi Üniversiteli sayılırım. Anlayacağınız o ki, yolumuz daha çok
kesişecek. Benim adıma daha sık rastlayacaksınız. Hemen yanı başınızdaki Hacı
Bayram Veli Üniversitesi’nin Edebiyat Fakültesi’ndeyim. Çağdaş Türk Lehçeleri
ve Edebiyatları bölümü öğrencisiyim. Artık ben de bir Türkolog adayıyım. Tıpkı
sizin 40 yıl önceki hâliniz gibi. Henüz yolun başında olan bir öğrenciyim.
Meraklıyım. Meraklı oluşumdan dolayı sizi bu kadar rahatsız ediyorum. Fakat
maksadım ne sizi sinirlendirmek ne de zora sokmaktır. Ben biçare, öğrenciyim. Siz
ise “ulu” bir profesörsünüz. Ben, saygı duyduğum bir âlime ulaşmaya çalışırım o
kadar… Size ulaşabilmek için bu kadar mücadele vermemin bir sebebi var. Bilmem
farkında mısınız, size WhatsApp üzerinden iki kez iki farklı tarihte yazdım.
Durumumu izah ettim. Fakat… Ya işiniz başınızdan aşkındı da görmediniz, yahut
da önemsemediniz, geçtiniz. Bakın, ben ciddiyim. Size ve sizin iki kitabınıza
ihtiyacım var. Bu kitapları temin edemiyorum. Eğer, biraz sonra aşağıda
isimlerini vereceğim kitaplarınızı temin edemez ve elimin altında
bulunduramazsam, çalışmamı detaylandıramam. Sizden, bu kitapların temini için
yardım istiyorum. Herhalde bir öğrencinize, kendi yazdığınız kitaptan 2 adet
göndermek size yük olmayacaktır.
Biçare
öğrenci, siz “ulu” profesörden destek istiyor. Yüz çevirmeyin bana, sesime
kulak veriniz, daha başka nasıl, nasıl ulaşabilirim size?..
2020-2021 yılları
arasında, Türkân-ı Çepni adlı bir projem vardı. Hatırlarsınız zannediyorum. Evvelâ
belgesel film yaptım, sonra da sizin “Tarihî Süreç İçinde Karadeniz Bölgesi”
adlı kitabınızdan yararlanarak, Hacıemiroğulları’nın Trabzon Tekfurluğu’yla
olan mücadelelerini-ilişkilerini romanlaştırdım. Ve romanımı da size ithaf
ettim.
Şimdiyse
“Trabzon’un Türklüğü Meselesi” diye bir kitap yazıyorum ve yararlandığım türlü
kitapların yanında, kitaplığımda bulunması gereken iki kitap daha var ki o
kitapları da siz yazdınız. Yazarı sizsiniz. Onları satan hiçbir yer
bulamıyorum. Yani, sahaflarda satılıyor iseler de fahiş fiyatlara satılıyorlar.
Ben, öğrenci olarak o kadar para yettiremiyorum kitaplara. Kaldı ki, bölümümüz
hocaları da kitap aldırıyorlar, hepsine yetemiyorum, düşününüz…
Necati Bey,
Siz sürekli
Atatürk’ün yolundan gittiğinizi söylüyorsunuz ama darılmanızı istemem,
öğrencilerinizi biraz uzak tutuyorsunuz kendinizden sanki... Bunun sebebi belki
de geçmişte yaşamış olduğunuz birtakım kötü olaylardır. Bilmiyorum. Fakat Kadir
Mısıroğlu’nun çömezleri türlü türlü kişilerden destek görüp yarınlara sırtları
dik erişirlerken, bizler, bir avuç has Türk genci, sizin gibi hocalar
tarafından göz ardı ediliyoruz. Bilmem meramımı anlatabildim mi?.. Ben, alelade
bir öğrenci değilim. Siz bugün Serhat oğlunuza sahip çıkmazsanız, o, yitip
gider. Yarınlar namertlere kalır. O yüzden, bana kulak veriniz. Biraz
alçalınız, sesimi işitmeye çalışınız: İki kitabınıza ihtiyacım var. Bu iki
kitabın ismi, sırasıyla şöyledir;
1-
Trabzon
ve Yöresi Ağızları (3 cilt) Gazi Kitabevi yay.
2-
Orta
ve Doğu Karadeniz Bölgesi’nin Tarihî Alt Yapısı (Tarih, Etnik Yapı, Dil,
Kültür), Genelkurmay Askerî Tarih ve Stratejik Etüt Başkanlığı yay., Ankara
2005
Hocam,
Geçtiğimiz
günlerde 2 kez odanıza kadar çıktım fakat kapınız kitliydi. Anlayacağınız, size
ulaşmakta güçlük çekiyorum. Bana, bir mektup yazıp da odanızın kapısı altından
mektubu içeri salmaktan gayrı bir yol bırakmadınız. Bir de böyle deneyeyim
diyorum.
Eğer yine
görmezden gelinirsem, benim sizin değerinizi bildiğimin tersi olarak, siz,
benim değerimi bilmezseniz, sizinle muhabbetimi büsbütün keserim ve yazacağım
satırlarda da hakkınızı pekâlâ teslim ederim. Yaşadığımca kalemimin
sivriliğinden kaçamazsınız.
Haberiniz var mı
bilmiyorum. Pontusçu ayrılıkçılar kudurdular. İnsanımızda, bir Karadenizli ve
özellikle Doğu Karadenizli antipatisi oluştu. Bunun çeşitli sosyolojik
sebepleri var. İşler gittikçe ciddileşiyor, çetrefilleşiyor. Biz bugün bilek
bileğe vermezsek, yazmazsak, meydan onlara kalacak. Anlıyor musunuz? İçimizde
son zamanlarda antropolojiyi ve genetik bilimini kullanarak Doğu Karadeniz
halkına “Siz Türk değilsiniz!” diye haykıran hainler türedi. Bu yüzden,
yararlanmak üzere sizin şu yukarıda bahsettiğim kitaplarınıza ihtiyacım var.
Sahiden samimi
iseniz, benimle iletişime geçiniz ve bu sözlerime gücenmeyiniz. Büyüklüğünüzü
gösteriniz. İşte size fırsat.
Geçtiğimiz
yıllarda, bir televizyon programında söylemiş olduğunuz sözleri size
hatırlatayım. Şöyle söylüyorsunuz:
“Şimdi, benimki
bir hasret bir aşk yani. Yok yani bilim aşkı diyeyim. Bir de, ya biz çok zor
şartlarda okuduk gerçekten. Benim köyüm, Ulubey’e 16 km. ve araba yolu bile
yoktu yani, lisede falan okuyorken. Liseyi bitirdiğimde köye yol geldi. Böyle,
Ulubey’e yakın Yolbaşı Köyü vardı, oraya kadar gelirdik yürüme, araba bulursak
filan… Şimdi, bizi, okuyacak da işte, bu ülkenin ya da bu bölgenin ilmine
bilimine işte ışık tutacak filan diye… o yolda işte ağır yükümüz varsa
insanlar, işte, böldü benimle, işte, gelip giderken. Arabaya alanlar çoğunlukla
bizden para almazlardı… Ya… Bir umudu vardı insanların bizde. Burada okurken,
işte, yalnız kalırdım ben, komşularım akşam yemeğini bana bir tabak yemek
getirmeden yemezlerdi. Yani birtakım da bu… Yani bu çocuk okuyacak da bu ülkeye
bir faydası olacak filan… Böyle bir borcum da var benim yani… Ben, hiçbir şeyi
unutamıyorum. Benim öyle bir özelliğim var.”
İşte, Necati Hocam,
bunları bizzat siz, Altaş TV’de, Karadeniz’de Zaman ve Mekân adlı programda
söylediniz.
Biliyor musunuz,
ben de aynı yollardan geçiyorum. Benim annem ev hanımı, babam berberdir. Ve ben
de kendimi borçlu hissediyorum. Ben de hiçbir şeyi unutmuyorum.
İşte iletişim
adresim:
Esenlikler.
Çepni
Serhat ÖZTÜRK
23.03
Çubuk
KYK Erkek Öğrenci Yurdu, Ankara
Yorumlar
Yorum Gönder