DOKUZUNCU DEFTER - 28.02.2024- 20.35

 

Eski Serhat olsaydım, diretecektim. Halbuki artık umursamıyormuşçasına davranmam gerektiğini biliyorum.

Hâlâ umursuyorum, hem de takıntı derecesine varırcasına umursuyorum… Fakat artık tepki vermekten geri duruyorum. Sabır yeteneğim mi gelişti? Bunu bilemem. Yani… Ben, bilemiyorum… Yoksa etkili bir karşılık vermeyerek onlara cesaret mi kazandırıyorum?

İnsanlar nasıl oluyor da kolaylıkla aşağılayabiliyorlar beni? Beni ezmek bu denli kolay mı? Acaba dışarıdan bakılınca çok mu kepaze görünüyorum?

Durup dururken, başıma bir felaket veya felaketler geliyor! Benim için felaket, bazen küçümseyici bir bakış ve bazen de bir sözdür. İnsanı, cümleler ve muameleler, tavırlar öldürür! Gereksiz nükteler, nispetler, sinsi ve karmaşık konuşmalar, insanı çirkin yapan şeylerdir. 

Bakın bugün başıma ne geldi… -Önce birkaç genel geçer detaydan bahsetmeliyim.-

Bu gece, hiç uyuyamadım, ondandır üzerimde bir bezmişlik var. Gün içerisinde bitkin, huzursuz ve tam anlamıyla kaygılıydım.

-Zaten Zestat adlı ilacı dün gece içmemiştim, onun da yoksunluğunu çekiyorum.-

Yine de bu hâllerin geçeceğini, iyi bir uyku çekersem her şeyin düzeleceğini ümit ederek, deyimi yerindeyse kendime katlanıyorum. Yani zorlu bir gün geçiriyorum, mide bulantım bu rahatsızlık hissiyatını daha da arttırıyor. Epeydir bulanmazdı, yine başladı. Herhalde devinimsiz yaşam tarzımdan kaynaklanıyor, vücudumda çok fazla gaz var. Önceki gün de meyveli soda içmiştim.

Neyse. Siktir edin. Konuya giriyorum. Çok bunaldım.

Bugün, sınıfımızdaki Kazak Türk’ü kızlardan biri, bana “Sana bir şey söyleyeceğim. Fakat önce sınıftakiler çıksın.” dedi. (Türkiye Türkçesi şekil bilgisi dersimiz bitmişti ve Feyzi Hoca sınıftan çıkıyordu.) Ve sonra, bu kız, bana “Gözlerin şaşı.” dedi.

Moralim çok bozuldu. O, bunu söylerken, Kazak Türk’ü diğer arkadaşları sınıfa gelmişti ve onun sarf ettiği bu sözü duymuşlardı. Sonra hepsi bir ağızdan güldüler. O an dünyam karardı. Çok kırıldım.

Otobüsten inip de şu odaya gelinceye kadar kızın o sözlerini, tavırlarını ve diğerleriyle birlikte gülüşünü düşündüm durdum. Nasıl düşünmeyeyim ki?

Evet, burnum kocaman, iri ve uzun. Yüzümde de bir sürü sivilce izi var. Ve belki de söyledikleri gibi gözlerim şaşıdır! Bilemiyorum. Sulanıp kızardıkları kesin de…

Ama ne yapayım?.. Elimden gelen hiçbir şey yok. Tam şu an, ben, buyum.

Yine de anlattığım şey, bugün başıma gelen bir şey ve ben çok üzüldüm… Ağlayacak gibi oldum, onların karşısında. Bana “renjidin be?” dediler. Fakat kim olsa da renjirdi, uyalırdı…

Bir şey söylemeyerek sınıftan çıktım, hızlı adımlarla merdivenlerden indim ve bedbaht bir şekilde fakülteden ayrıldım.

Sınıfımıza daha dün gelmiş olan bu insanlarla öyle samimi falan da olmamıştım… Bu cüreti nereden buluyorlar, bilemiyorum, anlam veremiyorum.

Ve şimdi bu kişiler şu an hâlâ Müslüman olarak geçiniyorlar, geçinsinler bakalım!..

Neyse, neyse, neyse!..

Sabredeyim. Geçip gideyim. Başka ne edebilirim…

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Çepni Serhat Öztürk Kısa Biyografi

Çepni Serhat Öldü